top of page
Yazarın fotoğrafıÖzge Ilık

Yazarlar ve Yazar Adayları İçin Tutarlı Mekânlar Yaratmada Mimari İpuçları:






1.Bölüm: Bir Yapının Ayakları Nasıl Yere Basar?

Yazar olmak her konuda fikir sahibi olmayı ve bu fikri en uygun baharatlarla çeşnilendirip okurun önüne sunabilmeyi gerektirir. Nasıl ki restoranda önünüze gelen tabağın içindeki her şeyin birbiriyle uyumlu ve yenilebilir olması gerekiyorsa bir kitap ya da metnin içindeki her olay, kişi, durum ya da mekânın da yenilebilir yani inandırıcı olması gerekir.

Peki, makalelerin içinde kaybolmadan, mimarlık diploması almadan ya da bir mimar tanıdığı hayattan bezdirmeden gerçekçi ya da tutarlı mekân nasıl yaratılabilir?

Şunu kavramakta yarar var, yazar olarak (özellikle amacınız ve tarzınız bu değilse) kimse sizden gerçek bir yapının ölçülü plan projesini hazırlar gibi mekânlar oluşturmanızı beklemez. Sizden beklenen tek şey yaratılan mekânın kendi içinde tutarlı olmasıdır. Tutarlı TDK’ye göre, “Aralarında çelişki bulunmayan, her bakımdan uyumlu, insicamlı,” demektir. Bu yazı dizisinin konusu özelinde tutarlı olmak demek; bir cümlede mavi olarak bahsettiğiniz duvarı sonraki paragrafta pembe olarak tanımlamamak, yaratmak istediğiniz atmosfere aykırı, onu baltalayacak malzemeler kullanmamak ya da geniş iç mekânlar yaratma uğruna kolonu-kirişi yok saymamak demek.

Çok ayrıntısına inmeden birkaç temel bilgiyle, bir mimari yapının inşa sürecindeki mantığı anlamak çoğu zaman metinlerdeki tutarlı mekân tasarımı için yeterlidir ve yazarı kurtarır.

O halde en temelden başlayalım.

Temeller

Üzgünüm! Bir yapının öyle ya da böyle temeli olmak zorundadır. Yabani otların bile toprağın bir miktar altına inen kökleri vardır. Evi ya da yapıyı kazıklar üstünde yükseltmek de (özellikle deniz kenarında, gelgit alanlarında, vahşi hayvanların sıkça görüldüğü ormanlık alanlarda) bir tür temel olarak kabul edilebilir.

Yapılar toprak üstünde kendiliğinden yetişmez, bunu bilmek yeterlidir.

Taşıyıcı Sistem

Taşıyıcı sistem bir yapının iskeletidir. Yapı, o olmadan ayakta duramaz. Yazarken yok sayılırsa (elbette bilimkurgu ve fantastik türlerinde durum biraz daha esnek) ilerleyen sayfalarda mekânınız kaçak bir inşaat gibi karakterlerinizin üstüne çökebilir!

Taşıyıcı olarak iki farklı sistem türünden bahsedebiliriz; yığma ve iskelet.

Yığma, adı üstünde, gerçekten de malzemenin üst üste yığılmasıyla elde edilir. Bu ahşap kütükler de olabilir, büyük taş kütleleri de, sıkıştırılmış toprak da, kerpiç bloklar da… Yığma yapılarla ilgili bilinmesi gereken çok önemli iki nokta vardır. İlki, bütün duvarları taşıyıcıdır. Yani kurgunuz bir duvar yıkmayı gerektiriyorsa bilin ki bir duvarın yıkılması yığma yapıyı da (o an hemen olmasa bile ilk sarsıntıda) yıkacaktır. İkincisi duvarları kalındır. Yığma bir taş yapının bir buçuk metre civarında bir duvar kalınlığı vardır. Dolayısıyla, özellikle taş malzeme, bu kalınlığı kaldıracak daha büyük ve heybetli yapılarda kullanılır. (Yığma ahşap duvar daha incedir. Küçük mekânlarda da kullanılabilir.)

İskelet sistem çoğumuzun evlerde görmeye alışık olduğu ve temelleri Antik Mısır’da atılmış olan kolon-kirişli sistemdir. Yığmanın aksine duvarlar taşıyıcı değildir. Yapının yükünü o çıplak inşaatlarda gördüğümüz kolonlar ve kirişler taşır, temele aktarır. Bu sistemde malzeme olarak beton (içinde donatı, yani inşaat demiri olunca betonarme adını alır), ahşap ya da çelik malzeme kullanılabilir. Burada dikkat edilmesi gereken kolonlar arasındaki mesafe ve yazarken kullanılacak terminolojidir.

Önce terminolojiyi netleştirelim. Antik yapıların ören yerlerinde gördüğümüz taştan oyulmuş yekpare ya da parçalı fark etmeksizin düşey taşıyıcılara sütun denir. Betonarme ya da çelik yapılardakine kolon, ahşap yapılardakine ise dikme denir. Yatay taşıyıcıdaki kiriş hepsinde kullanılabilir, onda kafa karıştırmaya gerek yok. Ama Antik Yunan tapınağı dikmesi, ahşap ev kolonu demek, herkes sizi anlayacak olsa da şık değildir. (Yerine göre, gerçekten taş sütunlarla benzer amaçlarla kullanılan ahşap elemanlara ahşap sütun da denmektedir. Sütunu dikmeden biraz daha kalın, heybetli olarak hayal edip ayırt edebilirsiniz.)

Mesafe konusuna gelecek olursak da iki kolonun (dikmenin vs.) arasında olabilecek uzaklığın maksimum bir değeri vardır. Bu uzaklığı artırmak için kolonu ve kirişi kalınlaştırmak gerekir. Bir apartman inşaatındaki kolonun kalınlığıyla bir AVM’dekinin aynı olmadığını fark etmişsinizdir. Bilin ki geniş mekânlar, geniş taşıyıcı gerektirir. Aynı ölçülerle en fazla mesafe geçebilen malzeme çeliktir. Sonra betonarme ve en son da ahşap gelir. Ahşap, dikmeleri arasındaki açıklığı gereğinden uzun tutulursa sehim yapan bir malzemedir, yani tavanda gördüğünüz kiriş düz değil de bir yay gibi aşağı doğru bel vermiş vaziyete geçer. (Sehim bütün malzemelerde görülür, ancak en net ve en çok ahşapta.)

Daha uzak mesafeleri geçebilmek için yaptığımız çakallıklar elbette ki var. Eğer detaylı bir mekân yaratmak ve gerçekte olması gereken sistemleri olduğu gibi vermek isterseniz uzay-kafes kiriş, kaset döşeme, nervürlü döşeme vb. sistemleri araştırabilirsiniz.

Duvarlar

Dürüst olalım, karakteriniz bir taş evin duvarına yumruk atarsa duvara zarar veremez, yalnızca elini kırar. (Bir kez daha sözümüz bilimkurgu ve özellikle de fantastik meclislerinden dışarıdır. Onlar bir yumrukla piramitleri yıkabilme izin belgesine sahipler.)

Karakterinizin yumrukla duvara zarar vermesi mi gerekiyor, yan odanın sesini mi duymalı buna karar verilip malzeme ona göre seçilmelidir. Taşıyıcı ya da taşıyıcı olmayan duvarlar için neredeyse sınırsız malzeme seçeneğiniz vardır. Örneğin, pet şişelerin içine kum koyup üst üste dizer, üstüne de bir sıva atarsınız ve duvar olur, hem de ekolojik duvar. (Malzemelerle ilgili açıklamalar için beşinci bölüme bakabilirsiniz.)

Unutmayın, seçtiğiniz malzemeyle açabileceğiniz pencere-kapı açıklıklarının da bir sınırı ve oranı olacaktır. Ohoo bunu nasıl bileceğim demeyin (öncelikle yazar olmak kolay iş değildir). Kurguladığınız mekân yığma bir yapıysa, yani duvarları taşıyıcı ise o duvara boydan boya bant pencere yaparsanız kendini bile taşıyamayacağını bilecek kadar bilgiyi cebinize attınız!

Döşeme-Tavan

Çok basit ama genellikle unutulan bir gerçektir, size göre zemin olan döşeme (varsa) alt kattaki için tavandır. Bu da demek oluyor ki ikisi aynı malzemeden yapılmıştır. Karakteriniz betonarme döşemenin üstünde zıplarken alt komşusuna inip ne güzel ahşap bir tavan diyemez, diyememeli. (İlla demesini istiyorsanız da o ahşabın bir kaplama olduğu belirtilmeli. Çünkü ahşap değildir, ahşap olsa duramaz canıım!)

Yığma yapılarda nasıl duvarlar taşıyıcıysa, döşemeler de taşıyıcıdır. Öyle her canı sıkılan istediği yerden bir delik açıp da iki katı birbirine bağlayamaz ne yazık ki. Hatta bu, gerçek hayatta iskelet sistemde bile bu çok iyi hesaplanması gereken bir durumdur. Döşeme dediğimiz eleman kolon-kiriş sistemindeki kirişin üstüne oturur ya da bazı durumlarda kirişin ta kendisidir.

Hafife almayınız!

Çatı

Çatı, dışarıdaki atmosfer koşullarına (yağmur, kar, güneş, rüzgâr vb.) en çok maruz kalan alan olduğundan en çok detayı barındıran ve ilgiyi isteyen bölümdür. Bütün yapıyı örtme, onu bir kapalı mekâna çevirme, koruma gibi ciddi sorumlulukları vardır. Detay bakmak ya da terim bilmek isteyenler beşik çatı, kırma çatı, birleşik kırma çatı, mansart çatı, fenerli çatı, sundurma çatı, testere dişli çatı vb. bakabilirler.

Üstelik şunu da not etmekte fayda var, çatı bir üst örtüdür. Ancak tek örtü de değildir. Mekânınızı illa çatı denilince akla gelen o üçgensel elemanlarla örtmek zorunda değilsiniz. Çok farklı etkiler yaratacak ve kurgunuza destek olacak biçimde kubbe, tonoz, düz dam vb. elemanları da kullanabilirsiniz.

Çadır beziyle bile neler yapılıyor bir bilseniz!

Çatının ilgili kurguya hizmet edecek esas noktası iklime göre biçimlenmesidir. (Bunun detayları için üçüncü bölüme bakabilirsiniz.) Norveç’te ya da soğuk bir iklimde (bu sefer fantastik kurgular da dâhil) düz çatı yaparsanız o yapı ya üstüne binen kar yükünden çöker ya da içeriyi su basar. Aynı şekilde sırf çatı katı mekânı istiyorsunuz diye çölvari bir iklimde mansart çatı yaparsanız karakterleriniz iç mekânda tütsülene tütsülene pişer. (Hatta o kadar sıcak iklimde herhangi bir çatı olması zaten uygun değildir.)

Unutulmamalıdır ki, çatı çok fazla elemanı ve detayı olan bir sistemdir. Örneğin havaya uçarsa etrafa çok fazla malzeme dağılır. Öte yandan bir şeyleri gizlemek için de pek çok alan sunar.

Atmosfer, kurguyu okura yaşatan, okuru metnin içine çeken en önemli kalelerden biridir. O yüzden bildiklerinizle yetinmemek, hep daha farklı, sizi ve zihninizdekini daha çok ifade edebilecek yöntem, malzeme ve tarzlar araştırmak gerekir.

Atmosfer, bu emeği hak eder.


Not: Bu yazılanlar kurguya yönelik işinize yarayabilecek, tutarlılık sağlayacak temel düzeydeki mimari bilgilerdi. Kurguya, karaktere ya da atmosfere hizmet edebilecek daha detaylı bilgiler için bu yazı dizisinin diğer bölümlerine de bir göz atabilirsiniz.


Comments


bottom of page